ALİ BURUL
Taceddin Veli Mahallesi Muhtarı Melikgazi/Kayseri

Allah ve Peygamber Sevgisi

                                             
                                                                 ALLAH VE PEYGAMBER SEVGİSİ

 

Her iyiliğin başı Allahı sevmektir. Allah'a yönelmek ve ona derin bir saygı ile bağlanmak ona olan sevginin sonucudur. Dünyada mutlu hayat ahirette cennetin sonsuz nimet ve zevkleri bu sevgi sayesinde elde edilir. Allahu Teala K. Kerimde

"İnsanlar arasında Allahı bırakıp ona koştukları eşleri rab olarak benimseyenler Ve onları Allah' ı severcesine sevenler vardır. Müminlerin Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir.” Bakara–165 buyurmakta ve Müminlerin Allah'ı her şeyden daha çok sevdiklerin bildirmektedir. Sevgili Pey, de

“"Bir kimse de üç haslet tam olarak bulunursa o kimse imanın tadını duyar.””

1- Allah ile Rasulü kendisine başkalarından daha sevgili olmak.

2- Sevdiği kimseyi yalnız Allah için sevmek.

3- Allah onu küfürden kurtardıktan sonra küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin görmektir.”” buyuruyor.

Allah sevgisi insanı Allah'a yaklaştırarak onun rızasını kazanmasına sebeb olur. Bunun içindir ki; Sevgili Pey, Davud Aley.ın duasında

""Allahım bana sevgini, seni sevenin sevgisini, sevgine beni yaklaştıracak şeyin sevgisini nasib eyle. Ve senin sevgini benim için soğuk sudan daha sevimli kıl""dediğini haber vermiştir.

Allah'ı sevmek onu bilme ye ve tanımaya bağlıdır. Çünkü insan ancak bildiğini ve tanıdığını sever. Allah’u Teala K.Kerim de        
                 ““ Habibim ve Rasulüm Ya Muhammed ( Deki Hiç Bilenlerle Bilmeyenler bir olur mu? ) “” Zümer–9 buyururken bilmenin ve öğrenmenin faziletinden bahsetmiş ve bizlere tavsiyede bulunmuştur.


Hasan-ı BASRİ
Hz.lerinin "Rabbini bilen onu sever " sözüne kadar güzeldir. Bunun içindir ki Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetlerinde insanları yaratıklarda görülen ilahi mucizeleri düşünmeye yaratıcıyı onun bedii sanatında erişilmez hünerinde tanımaya sevk eder. Bir örnek olarak Bakara suresinin 164.ayetinde

""Şüphesiz Göklerin ve yerin yaratılmasında gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde,

İnsanlara yararlı şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda Her türlü canlıyı orada yaymasında, Rüzgârları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları yönlendirmesinde Düşünen kimseler için ( onun ne yüce ve ne güçlü bir yaratıcı olduğuna ) delalet eden deliller vardır."" Bakara–164                                                                         
 Güzel olan sevilir, gerçek anlamda güzellik ve yine gerçek manada olgunluk, eşi ve dengi bulunmayan ezeli olup, varlığının sonu gelmeyen, kâinatı ve onda olan her şeyi yoktan var eden yer ve göklerin mutlak hâkimi, canlı ve cansız bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah'ındır. Bütün güzellikler ve olgunluklar onun zatında toplanmıştır. İnsanı bütün yaratıklardan üstün kılan o dur. Sonsuz rahmet ve merhamet sahibi o dur. Bizi yaratan, yaşatan, nimet ve üstün yeteneklerle donatan o dur. Bunun için de sevgiye layık olan da ancak o dur.

Allah'ı sevenler onu daima zikredenler, Bir insanın sevdiğini sıkça anması kadar tabii ne olabilir.  Sevilen Allah olunca bu anış insanın bütün varlığını kaplayan bir aşk haline dönüşür. Böyle olunca da sevgili peygamberimizin buyurdukları gibi   (  Allahu Teala o kimsenin işiten kulağı, gören gözü ve konuşan dili olur.) Gönüllerinde Allah sevgisi yer etmiş olan kimseler Ali İmran suresinin 191.ayetin de işaret edildiği gibi 

 ""Ayakta iken de otururken de yatarken de her halükarda Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. Ey Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın? Sen pak ve münezzehsin Bizi o ateş azabından koru.  “” Ali İmran 191

Onun adı anılınca yürekleri çarpar. Ve ona olan saygı ve bağlılıkları artar. Bunlar geceleri uyku ve istirahatlarını terk ederek ona yalvarır ondan afv ve mağfiret dilerler.””

 Bir gün Peygamberimiz bir zatı Askeri birliğin başında gönderir. O zat birliğe imam olduğunda ihlâs suresi ile kıldırdı Askeri birlik geri geldiğinde bu zatın namazı çok kısa ihlâs suresi ile kıldırdığı peygamberimize şikâyet edildi. Buna mukabil Pey. (s.a.v.)

"Bunu hangi gaye ile yaptığını kendinden sorun.""buyurdu. SORDULAR... O zat cevaben

"İhlâs suresi Allah'u Teala'nın sıfatlarını ihtiva ettiği için onu okumayı seviyorum. Bunun için namazı bu sure ile kıldırdım"" deyince Pey. s.a.v

."  SİZ DE ONU MÜJDELEYİN ALLAH KENDİSİNİ SEVİYOR." buyurdular. Cenabı Hak bizleri de kendisine Canı Gönülden bağlanan ve inanan kullarından eyleye

Hz. Aişe validemiz sevgili pey. İn hayatının hiçbir safhasında Allah'ı anmaktan ve o'na hamdü sena etmekten uzak kalmadığını söyler. Allah'ı candan sever ve ona ibadet etmekten büyük haz duyardı. Peygamber (s.a.v) in şu yalvarışı bizlere bir örnektir.

 " Allahım hamd sana mahsustur. Göklerin ve yerin nuru ile nur vereni sensin. Hamd sana mahsustur. Gökler ve yer seninle senin emrinle vardır, Hamd sana mahsustur. Göklerin ve yerin, göklerle yerdekilerin rabbı sensin, sen haksın, va'din kuşkusuz haktır. Sözün hak sana kavuşmak haktır. Cennet hak, Cehennem haktır. Kıyamet haktır. Allahım sana teslim oldum. Sana inandım, sana dayandım, sana sığınıyorum. Sana güvenerek mücadele ediyorum. Geçmiş ve gelecek gizli ve açık günahlarımı bağışla, senden başka gerçek mabud yoktur.””

 

Her hususta olduğu gibi Allah'ı sevmekte ve onun tarafından sevilmekte de Resuli Ekrem Ef. İz önde gelmektedir. Hadis kitapları Res, Ek. Ef. İn ayakları şişinceye kadar namazda durduğunu haber veriyor. Bunu görenlerden bazıları O'na

" Ya Rasulellah Allahu Teala seni bağışlamışken bu kadar zahmete neden katlanıyorsunuz"" dediklerinde; NİÇİN ALLAH'A ŞÜKREDEN BİR KUL OLMAYAYIM. Bu cevab o'nun Allah korkusu endişesiyle değil, Allah'a olan sevgi ve derin saygısı sebebiyle ibadet ettiğini gösteriyor. O'nun namazda en büyük zevki duyduğunu, sabah namazının iki rekâtını kıldıktan sonra

" Bu iki rekâtın verdiği zevk yanında dünyanın bütün zevkleri hiçtir." sözü bunu belirtmektedir

Zaten ibadetin makbul olanı da budur. Yani sevgi sebebiyle yapılan ibadettir. Büyük İslam kadınlarından olan Rabia-ı Adeviye

 “”Kötü bir işçi gibi cehennem korkusu veya cennet ümidiyle Allah’a ibadet etmiş değilim.  Ona ibadetim ona olan sevgi ve aşkımdandır.””

Sevgili pey. Allahu Teala’yı o kadar severdi ki her vesile ile onun yüceliğini dile getirmek ve

Mü’minleri onun sevgisi ve rahmeti etrafında toplamak isterdi. Bir gün Resul i Ekrem Ef. Çocuğundan ayrı düşen bir kadın görüyor. Kadın çocuğuna karşı olan sevgi ve hasretinden dolayı rast geldiği her çocuğu kucağına alarak seviyor ve emziriyor. Pey. ef. İn yanındaki hazır bulunan ashaba hitaben

“ Bu kadın çocuğunu hiç ateşe atar mı? “ diye soruyor. ashab   “asla atmaz”dediler. Bunun üzerine Pey. Ef .

 “” O halde biliniz ki Allah’ın kullarına olan sevgi ve merhameti bu kadının çocuğuna olan sevgi ve merhametinden daha fazladır.” Buyurdu.

Allah’ı sevmek, Resulüne uymak ve onun izinden gitmekle olur. Nitekim Allah’ u Teala Ali İmran Suresinin 31. Ayeti celilesinde

“(Habibibim) De ki eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah’da sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün. Çünkü Allah çok yarlıgayıcı ( afvedici  )çok esirgeyicidir. ( merhamet edicidir ).Alimiran–31

“ De ki Allah’a ve Peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah’ da o kâfirleri sevmez.”” Ali imran–32

Görülüyor ki insanın sadece “Allah’ı seviyorum “ demesinden bir şey çıkmaz. Kişinin sözüne değil işine, ameline bakılır.

 Allah’ı sevmek demek onun Rasulünü de sevmek demektir Rasuli Ekrem’i sevmek ise onun sünnetini yaşamak, üstün ahlakı ile ahlaklanmak ve her iş de onu örnek almaktır. Zaten Kur’anı Mübiyn bizim için onun en güzel örnek olduğunu bildirmektedir. Habibim

“”Muhakkak sen en güzel ahlak üzere yaratıldın.” Allah ve Rasulünü sevmek imandandır. Belki de imanın ta kendisidir. Bu sevgiden mahrum olan kimsenin hakiki manada inanmış bir kimse olduğu söylenemez. Nitekim bir gün Resuli Ekrem. Hz. Ömer (r.a) ın elini tutmuştu. Hz. Ömer

—Ya Resulellah ben sizleri canımdan başka her şeyden daha çok severim. Dedi. Resuli Ekrem                                     – Ey Ömer canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki beni canından da daha çok sevmedikçe olgun Mümin olamazsın buyuruyor. Hz. Ömer.

— Ya Rasulellah vallahi ben şimdi sizi canımdan da daha çok seviyorum deyince Pey. Ef.      

– İşte ya Ömer şimdi olgun mümin oldun buyurdular.

    Peygamber sevgisi Allah sevgisinden sonra gelir Onu seven ve sünnetini yaşayan dünyada olduğu gibi ahirette de mutlu olacaktır. Fakat şunu unutmamalıyız. Peygamberi sevmek söylediklerini yapmakladır. İnsan dünyada olduğu gibi ahirette de sevdiği kimselerle birlikte olacaktır. Nitekim çölde yaşayanlardan birisi Resuli Ekrem efendimize gelerek

—Ya Rasulellah kıyamet ne zaman olacak diye sordu. Pey. Ef.

Kıyamete ne hazırladın.  ? Buyurdu. Adam.

— Allah ve Peygamber sevgisini hazırladım. Diye cevap verince Resuli Ekrem Ef.

     — Öyleyse sevdiğinle berabersin. Buyurdular. Onun içindir ki insanın sevdiği kimselerle beraber olması ve sevdikleri katında itibar görmesinden daha güzel ne olabilir. ( Yeni askere giden er’in kıtaya ilk katılışında ki misal )

Allah ve peygamberinin sevgisi etrafında birleşenler İslam büyüklerini de severler. Tüm müminlere karşı gönüllerinde bir sevgi uyanır. Ve dualarına onları da ortak ederler. Cenab-ı Hak K.Kerimde Haşir suresinin 10 ncu ayeti celiylesinde

“”Bunların arkasından gelenler (şöyle )derler. Ey rabbimiz bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla Kalplerimizde mi'’inlere karşı kin bırakma. Rabbimiz şüphesiz şefkatlisin, merhametlisin “”      ( derler )  Haşr–10 buyurmuştur.

   Allah ve Peygamber sevgisi ile birbirini sevenler birbirlerine karşı saygılı olurlar. Haksızlıktan, birbirinin zararına olacak tutum ve davranıştan sakınırlar. Kendileri için arzu ettikleri iyilikleri sevdikleri içinde arzu ederler. Birbirlerine daima iyi ve yararlı davranırlar. Felaket anlarında ise birbirine yaklaşır. Üzüntülerini paylaşırlar. Görülüyor ki Allah sevgisi dünya ve ahiret mutluluğunun vesilesidir.

“” Rablerinden Korkanların bu kitabın etkisinden tüyleri ürperir. Sonra hem bedenleri hem kalpleri Allah’ın zikrine ısınıp ve yumuşar. “” Zümer–23

Bakınız Allah Korkusu ve sevgisine ait yaşanmış bir olayı nakledelim.

Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdaî hazretleri Hocası ÜFTADE (k.s.)Hz.lerinin hizmetinde daha ilk yıllarında talebe iken birçok talebe arkadaşlarının arasında Hoca’sının yanında ayrı bir yeri vardı. Üftade Hz.leri talebeleri arasında en çok onunla ilgilenir, Birçok iltifatlar eder ve onun yetişmesine ayrı bir ihtimam gösterirdi. Hocalarının o talebe ile fazla meşgul olmasını etraftan hissedenler ve birçok talebesi çekemezler. Ve Üftade Hz.lerine (  hocalarına ) derler ki:  

    --- Biz de talebeyiz, onun bizden ne farkı var?

   Talebelerin ve bazı kişilerin halini sezen Hz. Üftade onları imtihan etmek istedi. Hepsini huzuruna çağırdı, ellerine birer bıçak ve birer tavuk verip,

   ---  Bunu gidip kimsenin görmediği bir yerde kesip geleceksiniz. Tek şartım, keserken kimsenin sizi görmemesi ve yalnız olmanızdır. Kim daha çabuk gelirse benim en çok takdirimi o talebem kazanmış olur. Buyurdular.

Bıçakla tavuğu alan talebeler süratle etrafa yayıldılar ve kendilerine göre, gizli birer yer bularak kesip getirdiler. Fakat hakkında dedikodu yaptıkları “ Onun bizden ne farkı var ?”” dedikleri talebe hayli zaman olmasına rağmen ortalıklarda yoktu. Erken gelenler, kendi aralarında konuşuyorlardı.

--- Hocanın huzuruna çıkmaya yüzü yok ki, kesip de gelsin kim bilir şimdi nerelerde dolaşıyor. Diyorlardı. O talebe hayli zaman sonra elinde canlı tavuk olduğu halde kesmeden çıkıp geldi. Tavuğu kesip gelenler o’na gülmeye başladılar.                                                                                                                           
               --- Bir tavuğu kesmeyi becerememiş diyorlardı. Kendi kendilerine. Üftade Hz.leri sordu.                                                            --- Herkes kesip geldiği halde sen nerede kaldın. ? Hep seni bekliyoruz bu zamana kadar nerdesin?

 Daha talebelik yıllarını yaşamakta olan daha sonra büyük mürşit olacak olan Aziz Mahmud Hüdaî Hz.leri şöyle cevap verdi.

— Hocam sizi beklettiğim için ayrıca özür dilerim. Lakin ben nereyle gitti isem beni kimsenin göremeyeceği bir yer bulamadım. En kapalı bir yer dahi bulsam,  iyi biliyordum ki Allah (c.c.) beni mutlaka görüyordu. Ve böylece oradan-oraya koştum. Sizin emrinizi yerine getiremeden geldim. Dedi.

               Bu olaydan sonra diğer talebeler hocasının neden en çok onu sevdiğini ve onunla daha fazla alakadar olduğunu anladılar başlarını önlerine eğerek hata ettiklerini anladılar. Çünkü Allah’a gizli olan hiçbir zaman ve mekân yoktur.                                                                                                                                                                                            Allah bizleri kendi sevgisi ile birbirimizi sevmeyi nasip eyleye. Cenabı Hak Kıyamet gününde Resuli Ekrem efendimizin şefaatinden bizleri ayırmaya.                                    
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol