Ahiret Düşüncesiyle Zamanı Değerlendirme
Her gün yapmakta olduğumuz gündelik işlerimiz vardır. Bu işlere devam etmekle ihtiyacımızı giderecek meblağı elde ediyoruz. Ve hem de vakit geçiriyoruz. Vaktin zor tükenen bir şey olduğunu meşguliyeti olmayanlar iyi bilirler. Ama işlerini bitirebilmek için çırpınan kimseler de vaktin darlığından şikayet ederler. Bunların her ikisi de istemez. Bir can sıkıntısı ile karşı karşıya bulunmaktadır. Birisi vakit geçirmediğinden diğeri ise işlerini yetiştiremediği için, her iki durumda insanın yaşama dünyası için pek iyi sonuçlar doğuramaz. Arzular bitmez., Her erişilen arzunun arkasında adeta ikinci arzu pusudadır. Bu arzular gerçekleşmeyince de insanda bir mutsuzluk kendini gösterir. Halbuki insanın kendi menfaatine yorduğu bir arzu, belki de aleyhindedir. Bunu bilemez.
İnsan ruhunu en iyi bilen Hz. Peygamberin şu ifadeleriyle hutbemizi değerlendirelim.
“”Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini biliniz. Ölüm gelmeden hayatın, Hasta olmadan sıhhatin, dar vakit gelmeden geniş vaktin, ihtiyarlamadan gençliğin ve fakir düşmeden zenginliğin kıymetini biliniz. “”
“”Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini biliniz. Ölüm gelmeden hayatın, Hasta olmadan sıhhatin, dar vakit gelmeden geniş vaktin, ihtiyarlamadan gençliğin ve fakir düşmeden zenginliğin kıymetini biliniz. “”
İçinde bulunduğumuz hayat sonludur. İnsanoğlu yiyip içip göçüp gitmesi için gelmediğini düşünmesi menfaati icabıdır. Halbuki insan oğlu ikinci hayat için geçiş dönemini bekliyor, ve onun için hazırlanıyor. Zaten İnsanoğlunun bünyesinde manen kurulmuş haktan yana, haksızlıktan kaçma duygusu yarın ki hayatı iç dünyamıza yerleştiren kurtuluş reçetesidir.
Ölümün yüzü soğuk, karşı konulması imkansız bir gerçektir. Şimdi iki yol var. Birinci yolun levhası yolcuya ( buradan geçebilirsin.. Fakat biraz yorulman ve yüklü olman lazım. Sonunda memnun kalacaksın.) diğer yolun levhası yolcuya “” Yüksüz gidebilirsin. “” Belki bir anda böyle bir yolculuk senin nefesini okşar. Ama sonu korkunçtur.
Bu iki yolda bizi istasyona götürmektedir. Bunlardan biri burada inançlı olmanızı, “” İyi iş yapmanızı “”göçerken iyi eser bırakmanızı ve kulluk görevlerini yerine getirmenizi istiyor.
Bu hafif yükü kabul ettiğiniz takdirde sonunuzun iyi geleceğini bildiriyor. Diğeri ise : Bunlar sız bir hayat sürdürmenizin kabul olacağını fakat sonucun iyi olmayacağını bildiriyor.Biraz düşünülünce perişan olmaktansa bu faydalı işin adamı olmayı tercih etmenin avantajlı olacağı gerçektir. Belki insan ölümü çok uzak bir geleceğin haberi olarak düşünebilir. Fakat her nefis ölümü tadacaktır. Bizden öncekiler tatmış bizde tadacağız. Bizden sonra gelenler de tadarak, kendilerinden sonra gelenlere yer hazırlayacaklardır. Ölümü anmak bazılarının sandığı gibi insanın hayata olan bakış ve iş gücünü düşürücü olmaktan koşturucudur ve hayatı tanıtıcıdır. Ölüm hesaplı hareket etmenin uyarıcısıdır. Her an hazırlık içinde bulundurucudur.
Müfettişin ne zaman geleceğini bilen kimse geleceği zamana yakın aksak noktalarını düzeltmeye çalışır, Fakat ne zaman geleceği belli olmayan bir müfettişe karşı memur aksaklıklarının görülmemesi için her an düzenli hesap yapar.
Hatta şunu belirtelim, Ölüme inanan insan bir bez parçası içinde mezara gömüleceğini düşünerek haksızlık yapamaz. Bir anlık zevki için ebedi evini karartamaz. Beraberce hayatı bölüştüğü insanların zararını düşünemez. Onlardan ayrı olduğunu aklına getirmez. Istıraplar üzerinde saltanat kurmak istemez. İnsana değer verir, emaneti korur, kendi günahları ile uğraşmayı bırakıp başkalarının sürçmelerini tasvir etmekten çekinir. Bir disiplinli ve kontrollü hayat, onun hayatının ölçüsüdür.
Derlenelim ve toplanalım.. Misafirimizin ne zaman geleceği belli olmayacağı için kulağımızı her zaman açık tutalım. O yolculuğa azık yapmak için bu dünyanın insanlarına karşı bir saadet ve mutluluk veren, onların menfaatlerini gören ve gözeten bir pir olalım.
Resulüllah’ın yukarıda verilen hadisin birinci şıkkında yer alan hususu gördükten sonra diğer şıklarına bir göz atalım.
Hastalığın bedene yerleşmesi kolay, fakat bedenden uzaklaştırılması zor. Bu bakımdan vücudun hastalıklardan uzak tutulması için gerekeni yapmak dinimizin vecibeleri başında gelir.
Dar vakit gelmeden boş vaktin : İnsanın boş vakitleri çoktur. Bu boş vakitleri değerlendirenler hayatlarını daha düzenli bir ortam içinde soktukları şüphesizdir.
İhtiyarlamadan gençliğin : Gencin gözünde hayat toz pembedir. Okumaya ve sanat sahibi yapmaya onu teşvik edenler. Genci dünyasına göre onu sıkıştırıyorlar. Şunu belirtelim ki gençliğini heder edenler. Genci dünyasına göre onu sıkıştırıyorlar. Şunu belirtelim ki gençliğini heder edenler ihtiyarlığında yorulmaya ve geride kalmağa mahkumdurlar. Sonra gençlik her zaman insanla beraber kalan bir nimet değildir. Takvim yaprağı her düşüşte gençlikte ihtiyarlığa uzanıyor. Bir gün eski gücünün kalmadığını, saçlarının beyazlaştığını, yanaklarının çöktüğünü ve zindeliğinin kalmadığını görecek o zaman :
“” Eyvah Meğer ben günlerimi boş yere geçirmişim. “ diyerek üzülecektir. Fakat iş işten geçmiştir. Böyle bir dövünüşün sağlayacağı bir fayda artık kalmamıştır.
“” Eyvah Meğer ben günlerimi boş yere geçirmişim. “ diyerek üzülecektir. Fakat iş işten geçmiştir. Böyle bir dövünüşün sağlayacağı bir fayda artık kalmamıştır.
Fakirlikten önce zenginliğin : Ellerinde imkanları hiç tükenmeyecekmiş gibi israf edenlerin kötü sonuçlarını her gün aramızda konuşmaktayız. Hz. Peygamber : “” Tutumlu olan kaybetmez “” Ve tutumlu hareket etmek hayatın yarısıdır. Derken bunun önemine dikkatleri çekmiştir. Zaten Kur’anı Kerim de İsraf edenlerin şeytanın kardeşi olduğunu ve Cenab-ı Hakkın israf edenleri sevmediğini açıkça belirtmiştir. Yarın Allah huzurunda hesaba çekildiğimiz zaman şu hususları cevaplandırmak zorundayız.
Ömrün nasıl geçtiğini
Gençliğini ne ile yıprattığını
Malını nerede kazanıp, nereye sarfettiğini
Bildiği ile ne yaptığını
Şimdi beraberce düşünelim. Ölüme ve bu dört şeyi cevaplandırmaya hazır mıyız.?. Kendi kendimize bu soruların cevabını verelim ve hazırlıklı olalım.